26 Aralık 2016 Pazartesi

O BİR FEDAİ ÖNCEKİ ve SONRAKİLER GİBİ-OTTO VON GUERİCKE

Havanın bir ağırlığı olduğunu düşündüğünde, onu ölçebileceği kanısına da ulaşmıştı Otto von Guericke. Bu nedenle dağlarda deneyler yapmaya başladığı zaman, onu izleyenler, 'bu adam ne gizli ve sihirbazlık işleri yapıyor' diye çoktan kendisini hiçbir dönemde eksik olmayan yetkililere gammazlamıştı bile.
Havayı düşünen doğal olarak havasızlığı, boşluğu yani hiçliği de aklının bir köşesinde tutacaktı kuşkusuz.
Ama!
Hava boşluğu denen olguyu araştırmanın binlerce yıldır günah ve yasak olduğu gerçeğini , ta Aristo' dan bu yana gelen 'Tanrı'nın boşluktan nefret ettiği ve bu nedenle de boşluk diye bir şeyin olamayacağı' söylemini ne yapacaktı? Üstelik boşluk yaratmaya çalışmanın cezasını düşünmek bile insanları ürkütürken.

Bilim insanındaki merak, öyle fena bir şeydir ki insanı yer bitirir ve komşudaki karı-koca kavgasının neden çıktığını merak etmeye hiç de benzemez hani.
Yine de tedbiri elden bırakmayarak, 'boşluk oluşturmaya çalışırken' olaydan hiç de haberi olmayan insanlarla çalışacaktı Otto.
İlk olarak fıçıyı suyla doldurup suyu kendi yaptığı tulumbayla boşaltmayı denemişti. Su boşalınca yerine başka bir şey-hava gibi- girmemeliydi. Tulumba önceleri kolay çalışırken gittikçe çalıştırmak zorlaşmış ve ancak üç kişi çalıştırabiliyor olmuştu,
O ne?
Fıçıdan korkunç sesler gelmeye başlamıştı. Su sanki fokur fokur kaynıyordu.
İşciler, eğer Otto'nun hava boşluğu yaratmaya çalıştığını bilselerdi hani bir yerde işe istemeye istemeye başlasalar da o seslerden sonra fıçıyı da tulumbayı da bırakarak ve de arkalarına dahi bakmadan kaçarlardı. Çünkü bu sesler onlar için büyük olasılıkla Tanrı'nın gazabının bir işareti olarak sayılacaktı.
Acaba Tanrı boşluk oluşmasını engelliyor muydu?
Otto tabi ki bu görüşte değildi.
Otto von Guericke, bu sesi, tahtadaki gözeneklerden içeri sızan havanın fıçı içindeki suda yükselerek su üstündeki boşluğa patlaması olarak yorumladı ve deneyi tahta ya da benzeri bir malzeme ile yapamayacağı yargısına vardı. Bu nedenle de bakırdan 55 cm çaplı ve birbirine tencere ile kapağı gibi geçen iki yarım küre döktürerek deneyi tekrarladı. Sonuç kötüydü, küre bir bez parçasının buruşması gibi buruşmuş çökmüştü.
Kimileri 'gördünüz mü Tanrı istemiyor ve isteğine karşı gelenlere böyle işaret veriyor' diyeceklerdi kuşkusuz.
Ama anlayan kim. Otto mesajı anlayacak kadar ferasete sahip olmadığı için kürenin buruşma nedenini aramaya koyuldu ve kürenin yapımı sırasında tam olarak 'küre' şekli verilememiş olabileceğini düşündü. Bu nedenle de yeniden döküm sırasında olayı denetleyerek deneyi yineledi.
Deney başarılı olmuş, boşluk oluşturulmuş küre çökmemişti. Ve de bu yarım küreleri birbirinden ayırmak için her birine sekizer tane at bağlamak gerekecekti.
Otto von Guericke'nin boşluğu oluşturmasından Tanrı da hoşnut olmuş olacak ki, bu deney, bir çok yeniliğin anahtarı olmuştu, 1640 lı yıllardı.
Alman fizikçi ve tarihçisi Dr.Hans Schimark Otto için 'Mühendisin gittiği yol bir fedailik yoluydu' diyecekti.
Öyleydi kuşkusuz, kendinden öncekiler ve sonrakiler gibi.
Çünkü, bu çaba tarihteki bir çok örnekte olduğu gibi 'bilimsel düşünebilmenin zorluğu' izlerini taşıyordu.
Saygıyla

Not:Reşit Aşçıoğlu'nun 'Fen'den Borçlu Batıya Geçmek' adlı kitabından yararlanılmıştır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder