11 Ocak 2017 Çarşamba

AÇIK UÇLU SORULARLA SINAV NASIL OLMALI?

Yarım yüzyıldır Üniversiteye girişte sınav yapıyoruz. Önce tek aşamalı idi, daha sonra öğrencileri daha merkezi 'sınav merkezlerinde' toplayarak -bir yerde kopya çekmeyi engellemek için- iki basamaklı yapıldı. Sonra yine tek basamağa dönüldü ve yine iki basamaklı ve de ikinci basamağı bölünerek değişik günlerde. Bana sorarsanız en sağlıklısı sonuncusu.
Önceleri yaptığın kadar puan alıyordun. Sonrasında olmaz okul notunu da katalım dediler. Derken son sınıfta fen liseleri boşalınca okulun başarısına göre puan dağılımı yaptılar, sonra ondan da vaz geçildi. Bana sorarsanız en iyisi ilkiydi.
Yani sınav konusunda epeyce bir birikimimiz var anlaşılan. Geçen zaman içinde bu merkezin giderek gelişmesi daha rasyonel değerlendirmeler yapması beklenir ya, hiç de öyle olmadı. Pek sevdiğimiz politika girdi merkezin ta merkezine de var olan saygınlığını kaybetti büyük ölçüde.
Ülkemizdeki gibi çok sayıda öğrencinin katıldığı sınavlarda en güvenilir olan sınav biçimi 'test' sınavlarıdır. Test sınavlarında yoruma yönelik sorular pekala sorulabilir ve soruluyor da. Olaylar arasında bağlantı kurulabilecek sorular da sorulabilir. Bana göre bu sınavların en olumsuz yanı öğrencilerin çözümü uzun ve gerçek sayılar -ki genelde tam sayı değillerdir- üzerine kurulan problemlerde gerekli sabıra ulaşamamalarıdır. Yani benzetmek gerekirse bir lokantaya gidip yemek yemeye üşenip, ayak üstü büfelerde atıştırma yapmalarıdır. Bu nedenle de kimi ülkeler test sınavı yanında açık uçlu sorularla da sınavlar yaparlar. Öğrencinin sınav notu, genellikle %70 test ve %30 açık uçlu sorular sınavından oluşur.
Açık uçlu sorular öyle kısa cevaplı olmaz, hatta bazen kesin cevaplı da olmaz. Örneğin Edebiyattan 'kompozisyon' yazdırabilirsiniz. Bazı sorularda değişik ön koşullarda değişik sonuçları da çıkabilir ve bu ön koşulların öğrenci tarafından saptanmasını da isteyebilirsiniz. Öğrenci sorulara klasik sınavlarda olduğu gibi yanıtlar verir. Bu kağıtlar optik özellikli olabilir ancak yanıtlar kodlanmaz. Çünkü esas olan öğrencinin düşünme zincirini görmektir. Daha sonra bu yanıtlar soru bazında okuyuculara gönderilir ve üç ya da beş ayrı kişi tarafından değerlendirilir.
NYU de bu konuda bir konferansta -ki konuşmacının tercümanlığını Sayın Selçuk Şirin yapıyordu- bu sınav için ekipler kurduklarını, bu ekiplere eğitim verdiklerini eğitim sonunda deneme okumaları yaptırdıklarını, sapmaya uğrayan sonuç sahiplerini yine eğitime aldıklarını, ikinci eğitim sonucunda da verim alınamazsa o okuyucudan vaz geçildiği anlatılmıştı. Buna karşı gerçek sınavda çok sapmaya uğramış sonuçları değerlendirmeye almadıklarını, eğer tüm sonuçlar tolore edilemeyecek kadar farklı ise o soruları başka bir ekibe gönderdikleri de söylenmişti.
Bu nedenle bu tür soruların YGS de -çok sayıda öğrenci girdiği için- kullanılması olanaklı değildir. Bu günkü koşullarda LYS de bile oldukça zordur ama iyi organize olunabilirse olanaklıdır.
ÖSYM nin açıkladığı sorular ve yanıtlama biçimi açık uçlu değildir. Sadece bir denemedir. Sınav üzerinde de önemli bir etkisi olmayacaktır. Yapılanın mutlaka geliştirilmesi ve ancak denemelerden sonra sonuçta etkili olacak biçimde kullanılması gereklidir.
Yeni bir çabadır. Bu haliyle ölçümde bir yararı ya da zararı yoktur. Yararı yeni soru türünün ne getirebileceğini saptamaya çalışmakla sınırlıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder